Page 28 - Kastamonu Genç Akademi Dergisi 2. Sayı
P. 28
info@kastamonugencakademiderigisi.com
İBN SİNA FELSEFESİNDE NEFSİN BEDENLE
İLİŞKİSİ PROBLEMİ
Yusuf Ferzan Yüksel-29 Mayıs Üniversitesi Yüksek Lisans Felsefe
1. Giriş: Zihin-Beden Probleminin sorunun ele alınması için kaynak teşkil etmiştir.
Descartes Öncesi Kökleri ve İbn Özellikle de İbn Sina'nın, Şifa külliyatından bir
Sina’nın Etkisi bölüm olarak, Aristoteles'in Peri Psukhes eserine
Modern felsefede zihin-beden problemi üzerine son derece benzer tarzda ama yer yer önemli katkı
tartışmalar neredeyse tamamen Descartes'a ve farklılıklarla kaleme aldığı Nefs incelemesinin
dayandırılır. Hâlbuki devam eden bu tartışmanın Latince’ye çevrilerek alımlamasının Batı
1
köklerini Orta çağ felsefesine, hatta antik düşüncesi içerisinde bu sorunun ele alınmaya
felsefeye kadar götürmek mümkündür. Kadim başlaması noktasında mühim bir kilometre taşı
2
felsefe geleneğini, özellikle de Aristoteles olduğunu belirtmek gerekir.
mirasını yeniden formüle eden Müslüman
düşünürlerden İbn Rüşd ve İbn Sina'nın eserleri,
3
Nefsin/ruhun mahiyeti ve bedenle ilişkisi
Batı düşüncesinin skolastik döneminde bu
konusunda antik düşünceden intikal eden iki
1 Hakkındaki ciddi eleştiriler sebebiyle adı kötüye çıkmış olan farklı tasavvurları ifade etmek için kullanılmış yahut bu kavram
bu dönemlendirmeye yaygınlığı sebebiyle meramı ifade birbirinden çok farklı yaklaşımlarla açıklanmıştır. Bu farklı
maksadıyla başvurmak durumundayım. konumlanışlardan birinin (Aristotelesçi tavrın) bugün ıstılahi
2 Henrik Lagerlund, “Introduction: The Mind/Body Problem (Meşşai) anlamıyla nefs dediğimiz şeye, diğerinin (Platon’da
and Late Medieval Conceptions of the Soul”, Forming The ve Plotinos’ta gördüğümüz, ezeli ve ebedi olan, bedene düşen
Mind, ed. Henrik Lagerlund (Dordrecht: Springer Netherlands, ve bedende kirlenenin vs.) ise güncel Türkçe’de ruh denince
2007), 1.
3 Yazı boyunca gerektiğinde nefs/ruh ikilisiyle, İbn Sina tahayyül edilen anlama yakın olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla
düşüncesi kısmında ise sadece nefsi kullanarak kastettiğim psukhe’yi karşılamak için ruh veya nefs kelimelerinden
kavram “psukhe”dir. Psukhe kavramının dilimizde hangi hangisini kullanırsak, sanki mutlak olarak psukhe’den değil de
bu yaklaşımlardan birine göre anlaşılmış psukhe’yi ifade
kelime ile karşılanacağı tartışma konusu olmuştur. Latince’de
“Anima” ile karşılanan bu kavram için literal anlamda en ediyor gibiyizdir.
uygun karşılığın aslında “can” olduğu söylenebilir. Ne var ki Aristoteles’in Peri Psukhes’ini “Ruh Üzerine” adıyla
can kelimesi nefs ve ruh gibi zengin bir çağrışımlar ağına ve Türkçe’ye çevirenlerden Ömer Aygün bu tercihlerini “psykhe
felsefi mirasa sahip değildir. Ruhu ikame etmek üzere eski sözcüğünün, "can" gibi tam Aristoteles' in kastettiği anlamı on
Türkçe’den çıkarılmış tin kelimesi ise felsefi yazında ikiden vuran bir sözcük değil, "nefs" gibi bugün nadir
Geist/Spirit kavramının karşılığı olarak yaygınlaşmıştır. İslam kullanılan teknik bir sözcük de değil, tıpkı "ruh" gibi
felsefe geleneğinde, özellikle de Meşşai gelenekte psukhe’nin ozanlardan hekimlere, gizemcilerden şarlatanlara, halktan
nefs ile karşılandığı malumdur. Nitekim İbn Sina’nın aşağıda entelektüellere kadar yaygınlaşmış, sağa sola çekiştirilmiş, hor
değineceğimiz eserlerinde de durum böyledir. Yazı boyunca kullanılmış, neredeyse köhne bir sözcük” olmasıyla
benim de nefs kavramını kullanmamın temel sebebi geleneğin gerekçelendirir. Bir anlamda, az önce temas ettiğim psukhe
bu oturmuş kavramına sadakat gösterme kaygısıdır. Nefs kelimesi üzerindeki kargaşadan hareket ederek, benzer bir
kelimesinin tasavvufi bağlamda ve onunla irtibatlı olarak durumun ruh kelimesinde de bulunması gerekçesiyle bu tercihe
güncel dilde farklı bir anlama ve olumsuz çağrışımlara sahip varmıştır. Doğrusu ben ruh kelimesinin de Arapça’da mevcut
olduğu haklı olarak öne sürülebilir. Ne var ki, birden çok olması ve psukhe’yi nefs ile karşılamış filozofların da onu
anlamda müşterek olan pek çok kelimenin gündelik dildeki başka anlamlarda kullanagelmiş olmaları sebebiyle yine
anlamları ile ıstılahi anlamlarının farklı olması felsefe gibi bir gelenekteki kavram tercihine sadakat kaygısıyla ıstılahi
alan için yabancısı olunan ve yadırganacak bir durum değildir. bağlamlarda psukhe için nefsi tercih ettim. Bununla beraber
doğrudan Aristotelesçi-İbn Sinacı tasavvura göre
Doğrusu durumu asıl sıkıntıya sokan ve ilginçleştiren husus,
benim görebildiğim kadarıyla, farklı kelimelerin farklı psukhe konuşulmayan giriş bölümlerinde, farklı anlayışların
tasavvurlarına daha uygun düşer bir görünüm arz etmesidir.
Şöyle ki, antik dönemden itibaren bu kelime birbirinden çok
21