Page 38 - Kastamonu Genç Akademi Dergisi 3. Sayı
P. 38

her  yazısında  öğüt  ve  nasihat  üslubu  ile  okuyucularını  sosyal  konularda  bilinçlendirmeye
               çalışmıştır.

               Âkif’in  tefsir  yazılarında  hem  rivayet  tefsirlerinde  hem  de  dirayet  tefsirlerinde  görülen
               üslupların varlığı göze çarpmaktadır. Örneğin ele aldığı bir ayeti bazen başka ayetlerle, bazen
               sünnetle veya sahabe kavli, sebebi nüzul rivayetleri ve kıraat farklılıkları ile açıklayarak rivayet
                                                                                                        54
               tefsiri  metodundan  faydalanmıştır.  Bununla  birlikte  fıkhî  hükümlere  yer  vermesi,  kelâmî
                                                  55
                                                                                                        56
               meselelere değinmesi, şiirle istişhâd  etmesi, tefsirler arasından tercihte bulunması, belâğat
               ve  i’caz  sanatlarına  yer  vermesi  gibi  durumlarla  da  dirayet  tefsiri  örnekleri  sergilemiştir.
               Dolayısıyla  belli  bir  ekolü  takip  etmediği  anlaşılan  yazıların  yalnızca  topluma  bilinç
               kazandırma amacı güttüğü anlaşılmaktadır.

               Bunların yanında, esasen edebî bir kimliğe sahip olan Mehmet Âkif’in tefsir yazılarının da
               edebî bir üslubu içerdiği konusu îzahtan varestedir. Buna karşın, sadelikten de ödün vermemiş
               ve dolayısıyla tefsir yazılarına dinamik bir üslup kazandırmıştır.

               Şimdi Âkif’in tefsir yazılarından örnekler görelim.


               Milli Şair, Kastamonu’da halka verdiği bir vaazında sosyal tefsir metoduyla Alâk Suresini şöyle
               ifade etmektedir.

               “İlk nazil olan ayet-i celile “ikra” oku demektedir. Artık bir din ki onun Allah tarafından nazil
               olan altı yüz sahifelik Kitab-ı Mübin’i ‘Oku’ diye başlıyor; dünyada okumayı, yazmayı, ilmi,
               irfanı böyle bir din kadar intizam edeni emreden, himaye eden diğer bir din tasavvur edilebilir
               mi?” Vaazın devamında, ‘Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?’‘ Allah’ın kulları içinden
               ancak âlim olanlar korkar.’ Ve bizim Âyet-i celillerimizdeki hikmetleri, ibretleri ancak âlim
               olanlar  idrak  edebilir,  başkaları  edemez.”  gibi  birçok  ayet  ilmin,  erbab-ı  ilmin  kadrini
               tasavvurun  fevkine  kadar  yükseltmiştir.  Pekâlâ,  bugünkü  Müslümanlar  senin  dediğin  gibi
               ilimden, irfandan mahrum ümmi birer insan yığını derekesine düşmüşlerse ben ne yapayım
               yahut din ne yapsın?”

               Âkif’in  yaşadığı  yıllarda  revaçta  olan  asabiyet  akımlarının  Âl-i  İmran  süresinin  103.
                         57
               ayetinden   zikredilen  birlik  ve  beraberlik  emrine  ters  düştüğünü  ve  sözü  edilen  birlik  ve
               beraberliğin nasıl zedelendiğini ve tefrikaya neden olduğunu söyleyerek ayet ile bağlantısını
               sosyolojik olarak şu şekilde ifade eder:

               “Müslümanlık ırk, renk, lisan, muhit, iklim itibariyle birbirine büsbütün yabancı unsurlarını
               aynı  milliyet  altında  cem  eden  yegâne  rabıta  iken;  Hele  biz  Osmanlılar  için  dünyada  bu
               rabıtaya  dört  el  ile  sarılmaktan  başka  selamet  yolu  yokken;  Şu  son  senelerde  meydana
               çıkardığımız kavmiyet, asabiyet gürültülerine şaşmamak elden gelmez! Bu kadar halk-ı Osmanî




               54  İslâm dininin ana inanç ilkelerine dair konular.
               55  Doğruluğu kanıtlama metodu.
               56  Edebî söz sanatları.
               57  Âl-i İmrân 3/103. ayetin meali şöyledir: “(Bedir’de) karşı karşıya gelen şu iki grupta sizin için büyük bir ibret
               vardır: Biri Allah yolunda çarpışan grup, diğeri ise gözleriyle bunları kendilerinin iki katıymış gibi gören kâfir
               grup. Allah dilediğini yardımıyla destekler. Şüphesiz bunda basiret sahipleri için büyük bir ibret vardır.”
   33   34   35   36   37   38   39   40   41   42   43