Page 57 - Kastamonu Genç Akademi Dergisi 2. Sayı
P. 57

info@kastamonugencakademiderigisi.com





               engellemeyin"  dedim.  Şöyle  karşılık  verdiler:             Orada bu salkımlardan birini tamamen bu fakire

               "Üsküdar iki kişinin yeridir. Biri gönlü ve gözü              sundular  ve  buyurdular  ki:  "Beyim!  Bu  senin

               açık olup ak ile karayı ayıran, her ne yaparsa, ruh           hakkındır. Sen hepsini hazmedebilirsin. Bu üzüm

               lar katında mazur sayılan kişidir. Sen ise henüz ne           kudret  bağı  üzümüdür."  Sonra  şöyle  dediler:

               tam körsün ne de tam görüyorsun. İyi bir göz elde             "Kim       kudret     bağının      üzümünü        yiyip

               et,  ondan  sonra  git!"  Durumu  anlayıp  köşe  ye           hazmedebilir?" Orada birçok kimse gelip, "Birer

               çekildim, gözümden nice kanlı yaş döktüm. Sonra               tane  bize  de  ver  sultanım!"  dediler.  O,  "Bu

               tekrar efendimi ziyaret etme arzusu içime düştü.              kenardan  size  verilmez,  bu  Celvetî  erenlerine

               Bu defa iki rekât namaz kıldım. Namazım insan                 mahsustur"  buyurdular.  Oradaki  dervişler,

               şekline                                      büründü.         "Bunca zamandır biz bu kapının müridiyiz, bize

                                                                             böyle ihsanlar olmadı" dediler. Onlara cevaben,

                                                                             "Bu  nimetler,  ulu  Mevlâ'nın  ihsanıdır,  Hak

                                                                             vergisidir,  bizim  elimizde  ne  var?"  buyurdular.

                                                                             Ve yine sultan buyurdular ki: "Bu evin anahtarını

                                                                             bunun eline verin!" Verdiler, alıp tuttum. Orada

                                                                             seyidimiz  Aziz  Mahmud  Hüdâyî  Efendi  ile

                                                                             Sultan-ı Kevneyn'in ruhaniyetleri gelip, "Bundan

                                                                             sonra bu kapıda her kim mana talep ederse cevap

                                                                             bulacaktır" deyip emaneti teslim eylediler. Ben de

                                                                             o  zamandan  beri  hizmete  devam  ediyorum.  *

                                                                             İstanbul’a  döndükten  sonra  ilme  yönelmiş,

                                                                             ulemadan  birisinin  yanında  mülazım  (asistan,

                                                                             stajyer  muallim)  olmuştur.  Yedi  senelik

                                                                             asistanlıktan  sonra  bir  medresede  müderris

                                                                             olmuştur.1651 yılında Molla Kestel medresesine

                                                                             müderris olmuş,  bir sene sonra Üsküdar  Valide

                                                                             Sultan      Darulhadisi’nde       görevine      devam

               Ona,  "Yürü  Üsküdar'a  git,  ruhlardan  izin  iste!"         etmiştir.1657  senesinde  ilim  hayatını  bırakıp

               dedim.  O  anda  manen  gördüm  ki  namazım                   Üsküdar’daki  Şeyh  Camii  Tekke’sinde  vefatına

               Üsküdar'a git ti, bütün ruhlar onu karşılayıp izin            kadar  irşatta  bulunmuştur.  1659  yılında  vefat

               verdiler.  "Artık  gelsin"  dediler.  Hemen  kalkıp           etmiş      tekkesinin     bahçesindeki       türbesine

               Üsküdar'a  geldim.  Önce  efendimin  huzuruna                 defnedilmiştir.      Mustafa      Devati’nin      ailesi

               varıp  mübarek  ayaklarını  öptüm.  O  anda                   hakkında  neredeyse  hiçbir  bilgimiz  yoktur.

               efendimin yanında bir sepet üzüm vardı. Mübarek               Sadece vefatından sonra Üsküdar’daki Tekke’nin

               elleriyle  iki  salkım  üzüm  çıkarıp,  "Buradaki             postnişini  olan  oğlu  Devatizade  Şeyh  Mehmed

               fukaraya  bu  üzümden  birer  tane  verin  yesinler,          Talib Efendi hakkında bilgi sahibiyiz. Asıl ismi


               ikişer  tane  yerlerse  hazmedemezler"  dediler.              Mehmed  olup  şiirlerinde  Talib  mahlasını


                                                                                                                                  50
   52   53   54   55   56   57   58   59   60