Page 50 - Kastamonu Genç Akademi Dergisi 3. Sayı
P. 50

12-18  Yaş  Aralığındaki  Suriyeli  Mülteci  Çocuklarda  Tanımlanan  Travma  Sonrası  Stres
               Bozukluğunun Bu Bireylerin Günlük Yaşamına Etkisi

                      12-18 yaş aralığındaki gençlerin yaşanılan süreçler boyunca hem fiziksel hem ruhsal bakımdan
               durumuna  göre  iltica  yaşam  yerlerine  entegrasyonu  maalesef  çok  kolay  olmamaktadır.  Ruhsal
               bakımından bu bireylerin travma sonrası stres bozukluğu günlük yaşama şartlarında bireyin mülteci
               olarak barındıkları ülkeye uyum sürecini çok farklı yönlerden etkilemektedir. TSSB’nin semptomları
               Stres düzeyiyle ilişkili olduğundan bireyin günlük yaşamda aile yapısı, cinsiyeti, yaşı, göç edilen ülkenin
               eğitim, sağlık, güvenlik, siyasi yapısı, dil, din, göç edilen yerdeki ikamet süresi, algılanan ayrımcılık,
               algılanan sosyal destek, barınma ve beslenme şartları gibi faktörlerle yaşam mücadelesi vermektedir
               (Öztürk, 2019). Yaşam koşullarının TSSB ile ilişkisi düşünüldüğünde bireylerde uyku sorunları, öfke
               hali, dikkat dağınıklığı, irkilme gibi belirtilerin görülme sıklığı 3 aydan kısa sürmesi akut TSSB yaklaşık
               3 aydan uzun sürmesi kronik TSSB ve yaşanılan olumsuz olaydan 6 ay geçmesinden sonra belirtilerin
               gecikmeli  olarak  başlaması  TSSB  olarak  tanımlanması  yapılmıştır  (Köroğlu,  2009  akt.,  Öztürk,
               2019).Türkiye’de Ankara’nın Altındağ İlçesinde 11-17 yaş aralığındaki Suriyeli ergenler üzerinde 4
               aylık  bir  çalışma  sürecinde  Çocuklar  İçin  Olayları  Etkisi  Ölçeği  ile  TSSB  belirtilerinin  ölçülmesi
               amaçlanmıştır. Cinsiyet oranlarına göre katılımcıların yaklaşık %60’ı kadın yaklaşık %30’u erkek ve
               yaş  ortalaması  14  olarak  elde  edilmiştir.  Katılımcıların  göç  edilen  ülkeden  önce  sahip  oldukları
               değişkenlerden cinsiyet, yaş oranı, eğitim düzeyi oranları, katılımcıların geldiği şehir, katılımcıların
               Ankara ikamet süresi, savaş ve göç sırasında yakın kaybı olan veya olmayan, geride kalan veya göç
               edemeyen yakını olan veya olmayan,  dil engeli hisseden veya hissetmeyen katılımcıların bu durumları
               ve barınılan ülkedeki durumlarından dışlanma algısı oranları ve algıları, katılımcıların okulda şiddete
               uğrama  oranı,  katılımcıların  sosyal  yardımlardan  faydalanma  oranları,  katılımcıların  çevredeki
               Suriyelilerin desteğine dair algısı, evdeki birey sayısı ve evdeki yaşam koşullarına dair algıları, beslenme
               ve gıda kalitesi algısına dair oranlar incelendiğinde cinsiyet ve Suriye’de kalan ve göç edemeyen yakını
               olup olmaması, dil engeli, okulda dışlanma algısı ve okulda şiddete maruz kalma değişkenleri arasında
               doğrusal bir ilişki tespit edilmiştir. Ayrımcılık algısı ile dil engeli arasında doğrusal bir ilişki tespit
               edilmiştir. Aynı şekilde ayrımcılık algısı ile yakının kaybı değişkenleri arasında doğrusal bir ilişki tespit
               edilmiştir. Ayrımcılık algısı ile okulda dışlanma algısı, okulda şiddete uğrama, sağlık sorunu yaşama
               değişkenleri  arasında  doğrusal  bir  ilişki  tespit  edilmiştir.  Bu  değişkenlerin  TSSB  ile  durumu
               incelendiğinde  bu  değişkenlerin  TSSB  belirtisi  gösterdiği  istatistiksel  açıdan  yüksek  olduğu
               görülmektedir  (Öztürk,  2019).Ergenlerin  günlük  yaşamına  ilişkin  ilk  olarak  aile  yapısını
               değerlendirdiğimizde zorunlu göç aile sistemini etkilemiş. 2019 yılında Mersin’de 12-18 yaş aralığında
               yaklaşık 1200 Suriyeli mülteci çocukla yapılan bir çalışmada bu bireylerin okula gidip gitmediğini,
               Türkçe bilme düzeyleri, herhangi bir işte çalıp çalışmadıkları bu bireylerin kardeş sayısı ve en önemlisi
               de  anne  babanın  sağ  veya  ölmüş  olması  gibi  demografik  faktörlerle  bir  soru  formu  hazırlanarak
               ergenlerin  etkilenme  düzeyleri  ölçülmüştür  (Yetim,  2021).  Çalışmada  elde  edilen  bulgulara  göre
               ergenlerin  cinsiyet  farkına  göre  kızların  okula  gitme  oranı  erkeklere  göre  daha  yüksek  bulunmuş,
               ergenlerin herhangi bir işte bulunma durumuna göre erkeklerin kızlardan daha çok bir işte çalıştıkları,
               ergenlerin Türkçe bilme düzeylerinde erkek katılımcıların daha yüksek bulunmuş, kardeş sayılarına göre
               ergenler arasında bir farklılaşma bulunmuştur, ergenlerin anne baban eğitim düzeylerinde anlamlı bir
               farklılaşma bulunmuştur (Yetim, 2021). Bu sosyodemografik değişkenlerden elde edilen bulgulara göre
               benlik  saygısı,  dışsallaştırma  ve  stresli  yaşam  olayları  ortalamalarının  erkeklerin  kızlardan  anlamlı
               olarak  daha  yüksek  olduğu;  travmatik  stres  tepkisi  ortalamalarının  erkeklerin  kızlardan  daha  düşük
               olduğu görülmüştür ama psikolojik dayanıklılık açısından farklılaşma bulunmamıştır (Yetim, 2021).
               Annesi hayatta olmayan ergenlerin ve annesi hayatta olan ergenlere göre travmatik stres tepkisi daha
               yüksek  bulunmuş,  babası vefat  eden  ergenlerin travmatik  stres  tepkisi  yüksek  bulunmuştur  (Yetim,
               2021). Aileler ekonomik, sosyal, fiziki ihtiyaçlar gibi sosyal desteğini kaybettiğinden çocuk ve ergenlere
   45   46   47   48   49   50   51   52   53   54   55