Page 46 - Kastamonu Genç Akademi Dergisi 3. Sayı
P. 46
FİLM ANALİZİ:RUANDA OTELİ
Meryem Aran / KÜ Psikoloji
Ruanda Oteli, Terry George’un yönetmenliğinde 2005
yılında vizyona girmiş bir başyapıt. İçerisinde Joaquin Phoenix,
Sophie Okonedo, Jean Reno, Nick Nolte gibi isimleri barındırıyor.
İlk sahnelerden itibaren izleyicinin kalbine dokunup, ekrana
kilitlenmesini sağlıyor. Ruanda soykırımı esnasında bir otel
müdürü olan Paul Rusesabagin adeta Schindler’ın Listesi filminde
izlediğimiz Oskar Schindler rolüne bürünüyor ve soykırıma
uğramaları söz konusu olan Tutsi halkından ulaşabildiği kadarını
otelinde saklamaya çalışıyor. Kendisi bu sınıflandırmaya göre bir
Hutu olan Paul’un eşi de Tutsi. Peki, bahsi geçen bu soykırım
neydi ve ne gerekçelerle insanlar katledildi?
Filmde de belirtildiği üzere 1916’da Afrika’da bulunan ve
bölgenin kontrolünü Almanlardan alan Belçikalılar Hutu-Tutsi
ayrımı gerçekleştiriyorlar. Ekonomik açıdan daha zengin ve
fiziksel görünümünde birtakım özelliklere sahip olanlara Tutsi,
diğerlerine ise Hutu diyorlar. Tutsiler hayvan yetiştiriyor, Hutular
ise tarımla uğraşıyorlar. Bir başka görüşe göre de bu farkın sebebi
burun şekilleri. 1994 yılına gelindiğindeyse dönemin devlet başkanı
Juvenal Habyarimana’nın uçağının düşürülmesiyle Hutular, bundan
sorumlu tuttukları Tutsilere karşı soykırım başlatıyorlar. 100 gün süren
bu katliam sonucu 800 binden fazla Tutsi (Birleşmiş Milletler raporuna
göre) hayatını kaybediyor. Filmde bunu en acı şekide izliyoruz. Maalesef
bebek, çocuk, kadın ayrımı yapmaksızın aşırı uç Hutular tarafından katlediliyorlar. Çeşitli
işkencelere, tecavüze maruz bırakılıyorlar. Esasında aynı kökene sahip iki yapay grubun, aynı
toprakların insanlarının birbirlerine nasıl farklı gözlerle baktığını, işlerin bu raddeye nasıl
geldiğini gözler önüne seriyor film. Nefretle. Zira Tutsiler Hutularca ‘hamam böcekleri’ olarak
adlandırılıyor.
Film boyunca Paul önce ailesini ve komşularını sonrasında da diğerlerini hayatta tutabilmek
adına rüşvet veriyor. Bağlantılarını devreye sokarak, Belçika toprağı sayılan, müdürlüğünü
yürüttüğü oteli bir süre güvende tutmayı başarıp ardından BM mülteci kampına giderek, ailesini
ve diğerlerini kurtarmayı başarıyor. Filmin sonundan edindiğimiz bilgiye göreyse ailesiyle
birlikte Belçika’ya gitmeyi başarıyor.
Yapılan ötekileştirmelerin, ayrımların ve nefretin sonucu yine kendini Ruanda Katliamıyla
tekerrür ediyor. Aralarında hiçbir fark bulunmayan halkın, nifak tohumlarına yenik düşüp
birbirlerine düşman edilmeleriyle ağlayan çocukları izliyoruz filmde. Acının, gözyaşının
yazdığı tarihin en karanlık sayfalarında yerini alan soykırım, soykırıma terk edilen diplomasinin
işlemediği ülke, Ruanda…