Page 12 - Kastamonu Genç Akademi Dergisi 3. Sayı
P. 12
Tevfik, vefatından birkaç yıl önce kaleme aldığı başka bir makalesinde de, gençliğinden beri
halk edebiyatıyla ilgili şiirler toplamasının arkasındaki amaca işaret eder. Çoklarını onun "böyle
eski ve kıymetsiz şeylerle uğraşıp ömür tüketmekte" olduğuna hayret ettiğini, hâlbuki
kendisinin bu "eskicilikte" kendince alakalı bir yön gördüğünü ifade eder. Buna göre o, bu
tetkikleri sayesinde öncelikle bizi "bugünkü muhitimize kendimizi her vechile uydurmaktan"
alıkoyan "kurûn-ı vustâdan kalma bir takım acayip fikirler ve itikadlar"ı tespit etmektedir. Öte
yandan, "eski muharrirlerimizin 'irfan' dedikleri 'mânevî sermayenin' -ma'lumat nev'inden olan
aslı" dediği, "asırlardan beri kazanabilmiş olduğumuz dinî ve felsefî ve edebî servetimiz"in
ortaya çıkmasına gayret etmektedir. Tevfik, "uzun bir zaman ve tecrübe sayesinde kazanılmış
olan bu şeyler"in, "bir millette kültürün erişebilmiş olduğu seviyeyi gösterir" olduklarından
2
dolayı önemli şeyler olduklarını isabetle tespit eder.
Kendisinin yaptığı eskicilik gereği gerçekten de bir sürü değersiz lafla da karşılaştığını teslim
eden Tevfik, yine de keşfettiği bazı eserlerin "felsefe tarihi için çok mühim vesikalar ayarında"
olduklarını "ve aslen Yunan'dan yahut Hind'den yapılmış bazı felsefi fikirlerin ve mistik
akidelerin bu memlekette halkın ruhuna ne derecelere kadar nüfuz etmiş ve ne kadar geniş
sahada kök salmış olduğunu pek açık" gösterdiklerini ifade eder. Tevfik bu keşiflerinden
3
bazılarının "yalnız başına bir mesele halledecek kadar değerli" vesikalar olduğunu belirtir.
Rıza Tevfik'in edebiyata dair felsefi ilgisinin pedagojik bir yönünün de bulunduğu söylenebilir.
Onun Rehber-i İttihad Mektebi'ndeki felsefe derslerinde özgün bir yöntem takip ettiği
anlaşılmaktadır. Buna göre o, felsefi meseleleri talebelerine "bazı güzel misallerle şerh etmek
için" İslam-Osmanlı edebî ve entelektüel tarihine başvurmaktadır. Ayrıca onun gerek klasik
divan ve halk edebiyatından gerekse çağdaş Türk şiirinden dile getirdiği numuneleri felsefi bir
tahlile tabi tutarak, içerdikleri görüşler ile ana akım Batı felsefesi tarihinden tanınan görüşlerle
aralarında irtibatlar kurmaya matuf gayreti, kültürlerarası felsefe çalışmalarının özellikle
4
ülkemizdeki öncü girişimlerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Böylece Rıza Tevfik, edebi ve
felsefi geleneğimizin yeniden üretilmesi sorunu bağlamında öncü girişimlerden biri olarak,
klasik İslam/Osmanlı edebiyatını tasavvufi düşünce kalıplarının yanısıra Batı felsefesi
5
geleneğinin kavramlarıyla da bir okumaya tabi tutmuş olmaktadır.
Rıza Tevfik'in Doğu-Batı mukayesesi ekseninde ilerleyen felsefî edebiyat tahlillerini Batı
felsefesi ile yüzleşme çabaları ile öne çıkan II. Meşrutiyet devri bağlamında düşünmek de
önemlidir. Bu dönemde tasavvufun üst düzey felsefi dili olan vahdet-i vücud düşüncesi bazı
6
düşünürler tarafından bir imkan alanı olarak görülmüştür. Vahdet-i vücud düşüncesinin Batı
felsefesinin kavramları ve sınıflandırmaları bakımından nereye oturduğunu tespit etmeye
yönelik ilk girişimleri gerçekleştirmeleri bakımından; bu dönemde Rıza Tevfik ve bazı
2 İd., “Sun'ullah Gaybî Baba'nın Kıymetli Bir Manzumesi”, Tekke ve Halk Edebiyatı Makaleleri, ed. Abdullah
Uçman (İstanbul: Dergah, 2015), 338.
3 Bölükbaşı, “Sun'ullah Gaybî Baba'nın Kıymetli Bir Manzumesi”, 339.
4 Ali Utku – Kemal Kahramanoğlu, “Rıza Tevfik'in Şebüsterî Okuması”, Gülşen-i Râz Hakkında Tetebbu'ât-ı
Felsefiyye, ed. Kemal Kahramanoğlu – Ali Utku (Çizgi Kitabevi, 2019), 28.
5 Utku – Kahramanoğlu, “Rıza Tevfik'in Şebüsterî Okuması”, 38.
6 Modernleşme olgusu ile, vahdet-i vücud düşüncesini temel alan güncellenmiş bir sistem ile yüzleşmeye
yönelik önemli bir girişim olarak bkz. Hersekli Arif Hikmet, “Levâyihu'l-Hikem”, Makâleler, ed. Rıdvan Özdinç
(İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu, 2018) ve yazarın aynı derlemedeki diğer makaleleri.