Page 18 - Kastamonu Genç Akademi Dergisi 3. Sayı
P. 18

îcâd”  etmediğini,  “bütün  efkâr  ve  i’tikâdâtınınNev-Eflâtûnî  “  olduğunu  söyler,  öyle  ki  bu
               cihetle onun “milletinden ve lisanından başka Türklükle hiçbir alâkası” olmadığını söyleyecek
               kadar ileri gider. Ona göre “hakikatin kâfiri şer’in evliyâsıdır”demiş olan Yunus Emre, “Îran,
                                                                  30
               Hindsûfiyyesindenitikadça farklı bir adam değildir.”


               Tevfik’in  ele  aldığı  eserlerdeki  görüşleri  Batı  felsefesinin  kavramlarıyla  açıklarken  zaman
               zaman  ilgili  görüşlere  tam  oturmayan,  zaman  zaman  ise  büsbütün  farklı  anlamları  olan
               kavramları  görece  ihtiyatsızca  kullandığı  görülür.  Örneğin  makalelerinde  çeşitli  vesilelerle;
               sufilerin“mâarafnâke”  deyip  durmalarından  dolayı  tasavvufta“agnosticisme”ninesas
                         31
               olduğunu, “klasik edebiyatımız az çok “aristokrat” bir fırka-i hünerverânın açtığı çığırdan
               zuhur etmiş” iken, gizli Türk edebiyatımızın “tamamıyla demokrat bir fırka-i kalenderânın
                                                             32
               yaptığı mezhep propagandasından doğduğunu, Rahmî babanın saçmaviyât destanında beyan
                                                                                     33
               ettiği düsturların “ahlâki‘opportinisme’in en sarih prensipleri” olduğunu iddia eder.


               Tevfik’in bu gibi karşılamaları birkaç örnekle ifade edilemeyecek kadar fazladır. Nitekim onun
               Peyam’da Gülşen-i Râz üzerine yayımladığı makalelerine dönemin entelektüellerinden gelen
               bazı tenkit mektuplarında belli kavram tercihlerinin eleştiri konusu yapıldığı görülür. Örneğin
               Elmalılı Hamdi Yazır vahdet-i vücud karşılığı olarak “panteisme”nin hatalı olup, “monism”in
                                           34
               isabetli  olduğunu  söyler.   Mehmet  Ali  Aynî  ise  başka  hususların  yanı  sıra
               hanîfliğin“l’orthodoxie”  kavramıyla  karşılanmasını  eleştirir. 35  Meclis-i  Meşâyih  reisi  Elîf
               Efendi’nin  (ö.1927)  kendisi  de  vahdet-i  vücutçu  bir  sûfî  olan  oğlu,  Sa’diyye  tarikatının
                                                                              36
               Abdüsselam  tekkesinin  son  postnişini  Zâhir  es-Sa’d  el-Eserî   ise  gönderdiği  mektupta,
               Tevfik’in  batı  filozoflarının  da  vahdet-i  vücut  konusunda  sufiler  ile  aynı  noktaya  geldiği
               şeklindeki iddiasını eleştirir. Ona göre onların kastettikleri sufiler gibi vahdet-i vücut değil
                                                                                                 37
               ancak “vahdet-i mevcut”tur, bu ikisinin farkı ise siyah ve beyazın farkından fazladır.


               Rıza  Tevfik’in  bütün  bu  eleştirilen  noktalara  rağmen,  döneminin  ve  kendisinin  bazı
               imkânsızlıkları da hesaba katıldığında,  Türk (belki de İslam) düşünce ve edebiyat tarihinde
               muhtemelen ilk olarak görülebilecek böyle bir girişimde bulunarak bir çığır açmasının önemi
               ve yaptığı işin büyüklüğü yine de teslim edilmelidir. Onun öncü olarak gerçekleştirdiği bu
               mesaisinde  doğal  olarak  bulunan  bazı  hatalı  yahut  tartışmalı  tespitlere,  yorumlara  ve
               tercümelere rağmen, onun hem Türk-İslam edebiyat ve fikriyatına hem de Batı felsefesine dair
               göze  çarpan  vukûfiyeti,  kendisinden  sonraki  dönemde  bile  tekil  şahıslarda  bu  derinlik  ve
               kapsamda kolay kolay bir araya gelememiştir.


               30 Bölükbaşı, “Yunus Emre Hakkında Biraz Daha Tafsilat”, 32.
               31 Bölükbaşı, “İnsanın Uluvv-i Şânı”, 88.
               32 İd., “Gizli Fakat Ruhlu, Canlı Bir Edebiyat”, Tekke ve Halk Edebiyatı Makaleleri, ed. Abdullah Uçman (İstanbul:
               Dergah, 2015), 55.
               33 İd., “Hikemî Destanlar”, Tekke ve Halk Edebiyatı Makaleleri, ed. Abdullah Uçman (İstanbul: Dergah, 2015),
               103.
               34 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, “Rıza Tevfik Beyefendi Hazretlerine”, Gülşen-i Râz Hakkında Tetebbu'ât-ı
               Felsefiyye, ed. Kemal Kahramanoğlu – Ali Utku (Çizgi Kitabevi, 2019), 137.
               35 Mehmed Ali Aynî, “Gülşen-i Râz'a Dâ'ir: Rıza Tevfik Bey'e”, Gülşen-i Râz Hakkında Tetebbu'ât-ı Felsefiyye, ed.
               Kemal Kahramanoğlu – Ali Utku (Çizgi Kitabevi, 2019), 162.
               36 Cengiz, “Rıza Tevfik'in "Gülşen-i Râz Hakkında Tetebbu'ât-ı Felsefiyye"si Üzerine Bazı Dikkatler”, 73.
               37 Zâhir es-Sa'd el-Eserî, “Gülşen-i Râz İçin”, Gülşen-i Râz Hakkında Tetebbu'ât-ı Felsefiyye, ed. Kemal
               Kahramanoğlu – Ali Utku (Çizgi Kitabevi, 2019), 157–158.
   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23